6 Haz 2025

Ölmeye Hazırsan Yaşam Başına Gelir


Genç kadın stresli ve yoğun geçen bir günün ardından eve geldi. Neredeyse her gün olduğu gibi hızlıca hazır olan yiyeceklerden hazırladı kendine. Ofiste uğradığı haksızlığı düşünüyordu arka planda. Zaten kafasının içinde sürekli birilerine söyleyemediklerini söylemekle meşguldü. Olay anında aklına gelmeyen, ya da bir sebeple konuşmaktan çekindiği tüm o cümleler yolda, evde yemek yaparken, sporda, herhangi bir işle uğraşırken hep zihnindeydi. 

O gün yine hak etmediğini düşündüğü bir görev tanımlaması yapılmıştı. Özel sektör işte diyordu bir tarafı ama, öte yandan çok yorulmuştu. Kariyerinin zirvesini yaşaması gerekiyorken hala kendini yetiştirmemiş yöneticiler tarafından stajyer muamelesi görüyordu. İş hayatı bardağın boş tarafından bakıldığında tam bir fiyaskoydu. 

Bu fiyasko onu hayatın diğer alanlarını sorgulamaya itti. Peki ya özel hayat? Bu konuda da pek başarılı olduğu söylenemezdi. Dışarıdan bakıldığında insanların nasıl yalnız olduğuna anlam veremediği bir güzellikteydi. Üstelik herhangi birine yük olmak gibi bir isteği de yoktu. Karşısına çıkan bir çok ilişki fırsatı nasıl oluyordu da onu iki ileriye bir geriye getiriyordu? Onca yıl bir arpa boyu yol kat etmemişim diye düşündü. 

Arkadaşlarıyla olan bağı düşündü. Eskiden kalan değerli dostluklar kurmuştu. Ancak tüm eski dostları artık tek başına karar vermiyordu, birer ailesi vardı ve her birinin gündemi farklıydı. Artık konuştukları ortak konular bile o kadar azalmıştı ki.. Yeni arkadaşlıklar ise yüzeysel geliyordu, güvenmek ve birine kendini açmak bu yüzeyselliğin içinde derin bir cesaret gerektiriyordu. 

Kendini hırçın bir fırtınada tek başına yönünü kaybetmiş ve oradan oraya savrulan biri sandalın içinde hissetti. Tüm bu kürek çekmeler boşunaydı, çok yorulmuştu. Yarın yine o stresli işe gideceğini de düşünerek saat henüz on olmasına rağmen yatağına gitti. Uyumak ne mümkün? Zihni durmuyordu. Olasılıkları, yaşanmışlıkları, farklı yaşanabilecek bir çok olayı analiz edip duruyordu. Her şeyin rayında gitmediği yetmezmiş gibi bir de zihni yoruyordu. Bir düşman gibi. 

O gece tanrı ile bir pazarlık yaptı. Hayatının neredeyse yarısındaydı. Otuz beşine geldiği halde hayattan hala alacaklı gibi hissediyordu. Bu kurban bilincinde yaşamak artık çok zordu. Tanrıya bunun artık son bulmasını istediğini söyledi. Ya artık bu dünya similasyonundan çıkacaktı, ya da artık hayat değişmeliydi Bu güne kadar tüm çabalara rağmen olmayan şeyler bir anda olacak mıydı? Buna inanmak zordu. Ancak kalan ömrünün devamında da artık boşa kürek çekmek istemiyordu. O sandalın güvenli bir limana çıkmasını istiyordu. Tüm yorulmalarına değen güzellikler yaşamak istiyordu. Bu böyle devam edecekse dedi tanrıya, ben artık yokum, çıkar beni bu similasyondan. Adına ölmek denebilir, ben başka bir olasılık diyorum. Ama artık körü körüne savaşmak istemiyorum. Bu fırtınanın ortasında tek başına çabalamak çok yorucu. Eğer değişen olasılıklar olmayacaksa, lütfen beni çıkar buradan. Ölmeye hazırım. 

Bu pazarlığın kabul göreceğini bilmiyordu, ama kendi dönüşümünün senaryosunu yazmıştı aslında. Evet hayatını değiştirmek pahasına ölmeye hazırdı. Değişimi yeterince istiyordu. Bunu tanrıdan istiyordu, onunla pazarlık ediyordu. Hayatını yazıp yönetenin kendisi olduğunu atlamıştı. Tanrının yönetmenlik yaptığı doğaçlama bir tiyatroda olduğunu unutmuştu. 

Sonra istediği oldu. Ölümle yüzleşti. Sağlığı ile sınandı. Kanser teşhisi aldı ve uzun süren bir tedavi sürecine girdi. Bu süreçte yaptığı bu pazarlığı arka planda hiç unutmadı. Bunu kendi yazdığı için isyan etmedi. Olan olmuştu ve bunu isterken çok ciddiydi Sonuçlarının böyle olacağını hesaplayamadı. 

Evet süreç zorladı onu, ancak değiştirdi de. Bu pazarlık karşısında gerçekten yaşıyor olmanın, farklı farklı deneyimler, olasılıklar yaşayabilme potansiyelinin, tüm bu olasılıkların gerçek önemini en derinden anladı. Yeni bir olasılık için ölmeye hazırdı ve öldü. Eski hali öldü, yepyeni bir benlik doğdu. Artık yaşayamadığı tüm o potansiyel güzellikler için kendine olan öfkesi geçmişti. Bu hastalığın en önemli mesajı buydu aslında. Evet içinde yanan bir yaşam ateşi varken, toprağını bulup çiçek açabilecekken hep çorak topraklarda oyalanmıştı. Sezgilerini ve içindeki çocuğu dinlemeyi unutmuştu ve topluma uygun kendi ruhuna uymayan bir yaşam stilinde kalmak için o sandalın içinde debeleniyordu. Ruhu kanatlanıp uçmak isterken, o bile bile bir kafese kapatmıştı kendisini. Evet kendisi! İşe gitmediği bu süreç tüm bu yüzleşmeleri yaşattı. Farklı olasılıkları seçebilecekken, sınırlı bir olasılık menüsünde kalmıştı hayatı boyunca. Sandalda çırpınıp durduğu denizin hemen yakınında cennet bir ada varken hem de. Ama oyunda level atladıkça açılan alanlar gibi, o stresli yaşamdaki zihni bu adayı göremeyecek kadar sisliydi ve bulanıktı. Bu süreç o sisi temizlemek için gelmişti. Sonunda anladı, fark etti. 

Hayatın senaristi ve başrolü benim, bu hayatla tanrı için yepyeni deneyimler yaşayabilirim. İçimdeki sesin fısıldadığı yerlere gidip, onun söylediği şeyleri yapabilirim. Her zaman içimde olan o sanatçı ruhu daha çok yaşayabilirim. Yaratıcılık potansiyelim bu kadar yüksekken ben onu nasıl da dizginlemişim yıllarca? 

Bu pazarlık ve ölümle yüzleşme süreci aslında bir hediyeydi. Tanrısal bir lütuftu. Hayatının kurbanı olduğuna inandığı dönemlerde hep dua ettiği gibi ilahi bir dokunuştu. Evet bir de şuydu; tanrı onunla konuşmuştu ve onu dinlemişti. Daha yaratıcı bir ölümle onun yeniden doğmasını sağlamıştı. 













Share:

2 yorum:

  1. Ruhumuzun bu bedende hatırlaması gereken çok şey vardı… Kanser benim de uyanış yolumdu. Acının içinde ışığı görebilmek en büyük lütuftu. Senin gibi yüreği aydınlık canlarla bu yolda karşılaşmak ne büyük şükür. Işığın daim olsun, güzel ruh…

    YanıtlaSil
  2. Uyanışın farklı farklı yolları var. Dilerim kimse sağlığı ile sınanarak bu yolu yürümez. İlahi bir dokunuş bu ve bunu kaldırabilecek ve mesajı alacak ruhlara misafir oluyor. Farkında olabilmek bile bir lütuf çok şükür 🙏🙂

    YanıtlaSil