Mutlu olup olmadığınızı nasıl belirlersiniz? Daha doğrusu ruhunuzla
mı aklınızla mı karar verirsiniz? Nedir mutluluk? İnsanların bu duyguyla alıp
veremediği nedir, sürekli bir haz noktasına ulaşma amacı nasıl son bulur? Bir
noktaya ulaşıp, bakarsınız ki daha çok fazla ulaşılacak menzil noktalar var.
Doymayan doyumsuz olan ve sizi sürekli daha fazlası diye zorlayan zihniniz mi
ruhunuz mu?
Zihinlerimiz birileri tarafından çok güzel bir şekilde
yönetiliyor. Güzel diyorum çünkü gerçekten çok başarılılar. Tüketim toplumu,
indirim günleri, reklamlar, sosyal medya paylaşımları... Tüm bunlar o
birilerinin bulup uyguladığı ve daha sonra insanlar tarafından uygulanan
onların da ekmeğine yağ süren şeyler. İnsan mutluluğu satın alacağı cep
telefonu, araba, ev, ev eşyaları, kıyafetler vs. Bunların her biri menzil
noktaları. Beyinlerimize mutlu olma sorumluluğunu verdiğimizde onun bizden
istedikleri elle tutulur boyutta şeyler olur. Bizler de menzilden menzile bir şeyleri
elde etmek için koşup yorulup dururuz. Ne aradığını bilmeyen rastgele olta
sallayan balıkçılar gibi.
Oysa ruhumuzun sesini bir duysak. Bir duysak belki de o
bize, mutlu olmak için bir şeyleri görmemize gerek olmadığını söyleyebilir. Sırf
onunla bağlantıdayken bile mutlu hissettiğimizi duyumsayabiliriz. Asıl
sorunumuz zaten onunla olan bağlantımızı kaybetmiş olmamız. Yanlış gölde balık
tutmaya çalışmamız.
Mutluluğun ne olduğu, her ruhun kendi yolculuğuna göre
farklı olsa da işin özü mutluluk; ruhunu bilmek, onun yolunun farkında
olabilmek. Her yaşanan olumlu olumsuz tüm deneyimlerin onun yolunda nasıl ışık
tuttuğunu anlayabilmek. Asıl menzil ruhun yolculuğunda içimizdeki karanlıkları
ışığa dönüştürme noktaları. Işık tutan iyi – kötü her deneyim asıl kendimize
dair fark ettiğimiz her bilgi bizi daha doyurucu haz noktalarına ulaştırır.
Hayatı bir macera gibi yaşamak daha eğlenceliyken, daha
öğretici ve aydınlatıcıyken, beyinlerimiz bizi belli rutinlerde tutmak ister. Düzen
ister. Aynı hayatı sıkılsak da ruhumuz öğrenmeye aç olsa da sırf düzen ve rutin
sürsün değişiklik olmasın diye orda kalmaya devam ederiz. Adeta ruhun gelişimi
ile paralel ilerlememek ister gibi beyinlerimiz.
Aslında ruhumuz beynimize karşı değilken beynimiz onun
düşmanı gibi değişimlerden uzak tutmak ister bizi. Böyle güvendesin deriz kendi
kendimize. Mutlu olmak için o arabaya ihtiyacımız var o yüzden sevsek de
sevmesek de şimdi bu işte çalışmalıyız, araba alınca kısa süreli haz duygusu
geçince artan giderler bizi o rutinde tutmaya devam eder. Hayatın macerasını yaşayan
insanları ve tüm o deneyimler denizini sadece bir köşesinden izleriz. Biz
güvendeyizdir çünkü. Mutluluk için rutinimiz bellidir beynimize göre.
Mutluluk yaşadığımız deneyimlerle içimizdeki ışığı açığa çıkarışımızdır.
Ben buyum dedikçe, kendimizi tanıyıp, olumlu olumsuz tüm yanlarımızla sevmeyi
öğrendikçe, içimizdeki kilitli karanlık odaları fark edip kilidini açıp ışığını
yaktıkça daha mutlu oluruz. Bunlar ruhun menzil noktalarıdır. İnsanın hayata
geliş amacı kendini bilmek, ne kadar yüksek bir potansiyele sahip olduğunu
görmek, içinde uyuyan gücün farkına varmaktır.
Mutlu olmak aslında çok kolay. Bizi beynimizin yönetmesine
izin verirsek o zor yolu seçer, çünkü düzeni böyle kurdular. Oysa ki ruhunu
dinleyen ve kendini her an çözümleyen için tüm diğer şeyler gereksizdir. O her
durumda bir haz noktası bulup, ışığa yürümeyi bilir.
İçimizdeki ışığa.
0 yorum:
Yorum Gönder